ZOİ URLA

Benim Urlam

İlk bebeğim Mitera 1905'de misafirlerimizden bana ilk çağrıydı "Benim Urlam"...
Gözümden gezmek, Urla'yı anlamak isteyen sizlerin çağrısıydı.

Onca yoğun geçen yıl sonrası, bugün ikinci bebeğimiz Zoi kapılarını açarken yazmak kısmetmiş bu satırları meğer.

"Benim Urlam"da ünlü Fine Dining restaurantları, ünlü Sanat Galerilerini, bilindik Patisserieleri bulamayacaksınız, üzgünüm...

Şöyle kalpten kalbe akan bir Urla günlüğümü aktaracağım bana ayrılan yere.

Enginar Mevsimi gelin Urla'ya...
Güneşin Nisan başı Demircili Köyü'nde denizi yalayıp, tarlaları aydınlattığı erken sabah saatleri mesela.
Köydeki Direk Market'in sahibi Ümmet'le birlikte kesin Sakız Enginarlarınızı. Aracınıza yeniden binene kadar mesafede birkaç yaprağının alttaki süt gibi kısımlarını,  iki dudağınızın arasında eriteceğinizden eminim.
Şimdi sabah kahvaltısını yapmaya ya Mitera'ya ya da Zoi'ye geri dönün. Çay demlendi, dumanı tütüyor.
Kahvaltı sonrası her iki otelimizde merkezde tarihi değeri olan sokaklarda olduğundan keyifli birkaç adımla eski Arasta Çarşı'dasınız şimdi. Çiçekli Pazenler, Poplinler manifaturacıların camlarına yaslanmış, sürün elinizi usulca. Kasaba ruhunu nasıl da anlatıyorlar değil mi?
Hemen arkası Malgaca'da köpüklü bir Türk Kahvesi molası ne güzel olur şimdi.

Nisan erken Bahar hafif serin dolaşır buralarda, sokak aralarında. Hayal edin bu dar sokaklar, bu küçücük taş evler, ne saklıyor o yırtık dantel perdeli pencerenin ardında...
Kasaba değişiyor, kimlik değiştiriyor ama içeride yerel halk nasıl da direniyor tenekedeki sardunyasına gözü gibi bakmaya, akşam saati kapı önünü yıkamaya.

Konal Fırın'dan Serap Hanım'ın elinden cevizli bir Kalburabasma tadın mesela.

Şimdi otelimizdeki odanız serin, yoruldunuz az biraz istirahat edin.

Gün batımı için aklınızda onlarca soru işareti var, biliyorum.
Bağ Rotası, İskele'deki Balık Restaurantları, Fine Dining Restaurantlar, Müzeler, Sanat Sokağı, 3. nesil Kahve Evleri...
Evet hepsi var bu gelişen, dönüşen coğrafyada.

Ama yavaşlamalıyız hep birlikte...
Korumalıyız var olanı el birlik...

İsterseniz birlikte mutfağa girelim, ben size bildiklerimi tatlı tatlı anlatırken, küçük notlar alın odadaki not defterine, bir kadeh şarabınızdan bir yudum alın, zaman yavaşça aksın taş duvarlarda.
Onca yazar, düşünür ağırlamış Urla'yı kokusuyla, tatlarıyla, tarihiyle okuyalım birlikte sarı dantelli pencereleriyle, turunç ağacına bakan  mutfakta.

Ya da bir Piknik Sepeti hazırlayalım, içine Arasta'daki manifaturacıdan aldığımız sarı beyaz pötikareli örtüyü serelim. Bir kavanoz Enginar Pate, yıllanmış bir peynir, Cumhuriyet fırınından dumanı üstünde  bir Francola iliştirelim.
Günü,  Demirci koyuna tepeden bakan Çitlembik Kafe'de, Çeşmealtı Güvendik Tepesi'nde.. yok yok isterseniz taşları yeni serinletilmiş, mavi yasemeni akşam suyuna boğulmuş Avlumuzda batırın.

Ya da siz Kasım Ayı'nda gelin. Nergis dolduralım odanızdaki eski kristalden vazoya. Sobayı yakalım.
Elmalı Turta yeni çıkmış olsun fırından, tarçın kokusu odanıza doğru merdivenleri çıkıyor olsun.
Beyaz Sakız nevresimler serelim yatağınıza.
Ben bir kitap iliştireyim ayak ucunuza...

Dilerim üşümesin ruhlarınız, sıcacık sarsın kalplerinizi  "Benim Urlam" ...